Yeşil bitkilerin gelişmeleri için en az 16 elementin gerekli olduğu kabul edilir. Bunlar; Karbon (C), Hidrojen (H), Oksijen (O), Azot (N), Fosfor (P), Potasyum (K), Kalsiyum (Ca), Magnezyum (Mg), Kükürt (5), Demir (Fe), Çinko (Zn), Mangan (Mn), Bor (B), Bakır (Cu), Molibden (Mo) ve Klor (CI)'dan oluşur. Bu elementler genellikle bitki besin maddeleri ve gerekli elementler olarak tavsiye edilir. Eğer bitki bir elementin yokluğunda hayat döngüsünü tamamlayamıyorsa ve onun yokluğunda sorun ortaya çıkıyorsa ve bu element verildiğinde sorun ortadan kalkıyorsa bu element bitki için gerekli olarak tanımlanır. Bitki yukarıda sayılan besin elementlerinden O, H, C 'yi su ve karbondioksid'den ve diğer besin maddelerini ise topraktan alır.
Bitki besin maddeleri, makro ve mikro besin elementleri olarak sınıflandırılmıştır. Makro besin elementleri tanımı büyük miktarlarda gerekli olan elementler için kullanılır. Mikro besin elementleri bitkiler için gerekli olan, ancak küçük miktarlarda gereksinme duyulan bitki besin maddelerini tanımlamak için kullanılır. Besin maddelerinin bazıları için mikro element; ikincil element, iz element tanımlarının kullanılması pek doğru değildir. Demirin rolü potasyumun. rolünden daha az önemlidir şeklinde kabul edilmemelidir. Demir eksikliği tüm ürünün kaybına neden olabileceği için demirin rolü diğerlerinden daha az denemez. Potasyum ile demir arasındaki fark sadece bitkiler tarafından alınan miktar bakımından farklıdır. Bu nedenle mikro ve makro besin elementleri deyiminin kullanılması daha uygun olacaktır. Mikro besin elementleri Fe, Zn, Mn, B, Cu, Mo ve Cl 'dir. Sodyum (Na) her ne kadar bir besin elementi olarak kabul edilmemesine karşın, bu element bazı türlerin gelişmesini hızlandırır.
Turunçgil beslenmesinde en önemli ayırt edici özellik, belki de intensif tarımda görülen besin maddeleri noksanlık sayısının büyüklüğüdür. N, P, K, Ca, Mg, Zn, B, Cu ve Mo 'nun eksikliği nedeni ile görülen simptomlar hem tarla hem de yapay kültürlerde tanınmaktadır. Genellikle mikro besin maddeleri eksiklikleri sıklıkla yapraklarda fakat bazen de meyve, dal veya ağacın tümü üzerinde meydana gelen simptomlar ile tanınabilir.
Bazı durumlarda bunların noksanlık veya fazlalıkları tek bir elementin ortaya koyacağı tipik simptomu maskeleyebilir. Bu nedenle dıştan bakarak yapılacak tanıları daha zor hale getirirler. Böyle durumlarda yaprak analizleri, daha doğru tanıyı ortaya koyarlar. Besin maddelerinin noksanlık derecesi simptomların şiddeti ve etkilenen terminal büyüme sayısı yolu ile ölçülebilir. Bir turunçgil üreticisi noksanlık simptomlarını tanımaya, bunları ortadan kaldırmak için gerekli olan uygulamaları bilmeye ve hastalık, böcek, nematod, fazla su veya diğer nedenlerle ortaya çıkacak hastalık görüntülerini besin elementleri noksanlıkları ile karıştırmayacak bilgi ve dikkate sahip olmalıdır.
Turunçgil ağaçlarının besin elementi ihtiyaçlarını gösteren işaretler olarak spesifik simptomların kullanılması yıllardan beri tüm dünyada yaygındır. En çok Mg, Fe, Zn, Mn, Cu'nun simptomları oldukça belirli ve kolayca tanınabilir. Bu bilgiler bir ağacın besin elementi ihtiyacının işareti olarak büyük değere sahiptir. Genç bahçelerdeki ağaçların gelişmesini uyarmak için makro besin elementleri mikro besin elementlerine göre daha yüksek miktarlarda uygulandığında, hızlı bir taç gelişmesi oluşur. Bunun sonucu olarak mikro besin elementlerinin diğerlerine göre azlığı noksanlık simptomlarının ortaya çıkmasını sonuçlar.
Bu nedenle ağaçlarda, verilen makro ve mikro besin elementleri arasındaki denge sürekli göz önünde bulundurulmalıdır.
Mikro besin maddeleri noksanlığı ilk defa kültüre alınan alanlarda, taban suyu yüksek, yüzeysel ve kireçli topraklar üzerinde tarımı yapılan turunçgil ağaçlarında daha şiddetlidir. Yüksek kalitede meyve verimini artırmak için asıl faktör mineral besin maddeleri olduğu için mineral elementlerin işlevlerini anlamak amacıyla besin maddesi eksikliği teşhisini koyabilmek ve dengeli bir gübreleme programı sağlayabilmek vazgeçilmez bir unsurdur. Genellikle tarlada ortaya çıkan besin elementleri eksiklikleri ve bunun sonucu gübreleme uygulamaları için işaret olarak kullanılan simptomlar, element bazında aşağıda tartışılacaktır.
AZOT (N) Bitkilerin oldukça fazla miktarda ihtiyaç duyduğu paraca pahalı olan ve topraktan kolayca yıkanan azot özel bir öneme sahiptir. Başarılı bir üretim biriminde esas faktör üreticinin azotu etkili şekilde kullanma becerisidir. Bitkilerdeki azotun işlevleri oldukça fazladır. Esasen hayatın tüm olayları bu elemente bağlıdır. Azot genellikle protein ve nükleoprotein ve bunun yanında değişen miktarda aminler, aminoasitler, aminoşekerler ve diğer bileşikler içinde bulunur. En fazla aktif azotlu bileşikler ekseriyetle bitki hücrelerinin protoplast ve çekirdeklerinde bulunur. Bunlar arasında en önemlileri biyolojik olayları hızlandıran enzimlerdir.
İyi derecede hücre bölünmesi, büyüme ve solunum için her bir bitki hücresine gerekli azot bileşiklerinin bol miktarda sunumu gereklidir. Hatta bitkilere güneş enerjisinden yararlanarak CO2 ve sudan şeker, nişasta ve yağları oluşturma yetisi veren yeşil yaprak pigmenti olan klorofil, bir azotlu bileşiktir. Genellikle azot, sürgün ucu, göz ve yeni yapraklar gibi, genç ve narin bitki dokusu kısımlarında bulunur. Çoğunlukla protein olarak bulunan azot, sürekli hareket halindedir ve kimyasal değişimlere uğrar. Yeni hücreler oluştuğunda özellikle ağaca verilen tüm azot miktarı düşük ise proteinlerin çoğu eski hücrelerden yenilere doğru taşınabilir.
Bitki beslenmesinde azotun uygun işlevlerini yapabilmesi özellikle P, K, Ca, Mg gibi diğer gerekli elementlerin yeterli miktarda bulunmasına bağlıdır. Bunlardan biri veya birkaçı yeterli düzeyde olmadığı taktirde, birçok kültür bitkisinde daha fazla azotun uygulanması dahi optimum gelişmeyi sağlayamaz. Bu gibi bitkiler, hastalıklara oldukça duyarlıdırlar, geç olgunlaşırlar ve meyve kaliteleri düşüktür. Fakat beslenme oranı ve bitkiye verilen toplam miktarlar uygun ise önemli bir gelişme ve koyu yeşil yapraklar görülecektir. Ca ve K önemli miktarlarda kullanılmasına rağmen, turunçgil ağaçları tarafından azot diğer elementlerden daha fazla yaprak, çiçek ve meyve oluşumunda kullanılır.
Turunçgil gübrelemesinde azot bir anahtar element olup, ağaç gelişim ve görünüşü ile meyve oluşum ve kalitesinde diğer besin elementlerinden daha fazla etkiye sahiptir. Azot özellikle diğer tüm besin elementlerinin alınması ve dağılımını etkiler ve çiçek zamanı ağaçlar için özel bir öneme sahiptir. Bu zaman dilimi içinde yapraklardan çiçeklere azotun hareketi gerçekleşir. Az miktarda azot ile yetiştirilen ağaçlar hemen hemen genelde normal görülmesine karşın, daha küçük yapıdadırlar. Bu gibi ağaçlarda genellikle meyve tutumu az olup, taç dikine bir büyümeye sahiptir. Bunlarda çiçek seyrek, sürgün düzensiz olup, çok sınırlı miktarda dal ve yaprak gelişimi görülür. Ağır azot açlığı yapraklarda genel bir sarılığa neden olur. Bu durum özellikle iyi beslenmiş ağaçların, daha sonra aniden düşük N miktarı ile beslendiği hallerde görülür. N noksanlığı öncelikle eski yapraklarda ortaya çıkar ve daha genç yapraklara doğru ilerler. N noksanlığı simptomları açık sarı yeşil yapraklar olarak karakterize edilir. Damarlar arasında bulunan dokular, renk olarak biraz daha açıktır. Yeni yapraklar küçük, ince ve kırılgan olup, renk olarak açık yeşildir. İkinci sürgünlerde oluşan yapraklar eski sürgünlerde oluşan yapraklara göre daha yeşildirler. Olgun yeşil yapraklar üzerinde yavaş yavaş düzensiz, sarı lekeler oluşur, bu yapraklar tamamen sararır ve dökülür, Bu ağaçlar zayıf bir taca sahip olup, bodurlaşırlar ve verimleri azalır, Meyve kabuğunun rengi solgun ve pürüzsüzdür, Meyve suyu daha düşük çözünebilir katı madde ve asit miktarına sahiptir. Şayet azot, meyvenin geliştiği ve olgunlaştığı yaz ve sonbahar mevsimlerinde azalacak olursa, yeşil yaprakların bazıları sararır ve dökülebilir, Bu gibi koşullar altında Mg noksanlıklarına benzer lekeler oluşabilir, Sürekli olarak kısıtlı azotla beslenen ağaçlar bodurlaşır, düzensiz ve zayıf bir gelişme gösterir, Bu gibi ağaçlarda dalların geriye doğru ölümü meydana gelebilir ve meyve oluşumu önemli miktarda azalabilir.
N ve diğer besin elementleri noksanlıkları ayırt edebilme kabiliyeti çok önemlidir, Gelişmenin son dönemlerinde Mg noksanlık simptomları N noksanlıklarıyla karıştırılabilir. Bu nedenle yaprakların daima N noksanlık göstergesi olmadığı hatırda tutulmalıdır. N noksanlığı herhangi özel yaprak lekelerinin yokluğu halinde tüm ağaç üzerindeki yaprakların genel sararma durumuna göre ayırt edilebilir.
Mg noksanlığı yaz sezonu içinde gelişmeye başlar ve sonbahar veya kış başlangıcında yaprakların tamamen sararmasına neden olur. Mg bileşikleri verilmediği sürece bu simptomlar kaybolmazlar.
N noksanlığı içinde bulunan zayıf ve yaşlı ağaçlar tavsiye edilen miktarların iki misli oranda ve daha fazla sıklıkla yapılacak uygulamalarla ıslah edilebilir. Yaprak gübresi olarak düşük biüret üre'nin kullanılması çok etkilidir ve N noksanlığını gidermenin en hızlı ve kestirme yoludur.
Azotun amonyum formları nitrat formlarına göre daha iyi meyve içi kalitesinin oluşmasını sağlar. Aynı zamanda amonyum formları toprak pH'sını düşürür, fakat bu durumda köklerin daha fazla oksijene ihtiyacı vardır. Meyve veren turunçgil ağaçlarında hemen çiçek başlangıç öncesi, çiçekleme ve meyve oluşumunda ağaçlarda yeterli miktarda azot bulunmalıdır. Meyve gelişmesi için ağaçlar yeterli azota sahip olmalıdır. Genç ağaçlarda sürekli hızlı vejetatif gelişmeyi uyarmak için uygun azot miktarı tüm yıl boyunca uygulanmalıdır
FOSFOR (P) Fosfor, tüm yaşayan dokularda mevcuttur. Özellikle bitkilerin daha genç kısımlarında çiçek ve tohumlarında yoğun olarak bulunur. Fosfor bitki içinde fotosentez, karbonhidratların sentez ve yıkımı ile enerjinin transferi gibi bir çok hayat olayı için gereklidir. Fosfor bitkilerin fotosentez enerjisini depolayarak ve kullanarak tohum oluşumuna, kök gelişmesine, olgunlaşmanın hızlanmasına ve stres faktörlerine karşı dayanıklılık kazanmasına yardımcı olur. Fosfor besinlerin alımı ve bitki içerisinde taşınmasında etkilidir. Fosfor hücre çekirdeğinin önemli bir kısmını oluşturur. Sitoplazmada bulunur. Hücrelerin organizasyonu ve genetik karakterlerinin transferinde etkili bir role sahiptir. O halde Fosfor hücre bölünmesi için gereklidir.
Ağaçlara verilen fosfor miktarı çok düşük olduğu hallerde gelişme geriler, bu durumda Fosfor daha yaşlı dokulardan daha genç dokulara hareket eder bu nedenle noksanlık simptomları öncelikle koyu yeşil renklerini kaybeden daha yaşlı yapraklarda ortaya çıkar. Yapraklar küçük ve dardır, renkleri bronz ve mattır. Bazı yapraklarda daha sonra ölü alanlar oluşur ve genç yapraklar daha düşük oranlarda gelişme gösterirler. Yapraklar olgunlaşmadan ve meyveler normal hasat zamanından önce dökülürler. Bu gibi ağaçlar sınırlı çiçek gelişimi sonucu, düşük oranda meyve tutumuna neden olur. Meyveler yapı olarak kaba, kalın kabukludur ve orta eksende kolumellada bir boşluk oluşur. Ayrıca meyveler tüm çözünebilir kuru madde oranına göre yüksek asiditeye sahiptir. Bu nedenle meyvenin olgunlaşması gecikir. Genellikle kök gelişimi durgunlaşır ve dallanma zayıflar.
Fosfor noksanlığının nedeni topraktaki fosforun yada kullanılanabilir fosforun yokluğudur. Fosfor noksanlığı fazla miktarda yağmur alan bölgelerde yıkanma veya erozyon sonucu ortaya çıkabilir. Çok düşük asitli topraklarda fosfor hızla kullanılamaz hale gelir. Diğer taraftan kireçli topraklarda da fosforun alınabilirliği azalabilir. Fosfor noksanlığı süperfosfatın veya herhangi bir kullanılabilir fosfor kaynağının toprağa uygulanmasıyla ortadan kaldırılabilir. Ancak bu durum yaprak ve toprak analizleri sonucu ortaya konulmalıdır .
Fosfor, Zn beslenmesini azaltırken, Mangan alımını artırma özelliğine sahiptir.
POT ASYUM (K) Turunçgil meyvesinin diğer besin elementleriyle mukayese edildiğinde daha büyük miktarlarda potasyum ihtiyacı vardır. Meyve ve çekirdek gelişme döneminde potasyum yapraklardan bunlara doğru hareket eder. Potasyum şeker ve nişasta oluşumu, proteinlerin sentezi, normal hücre bölünmesi, gelişmesi ve organik asitlerin nötralizasyonunu gibi bazı temel fizyolojik işlevler için gereklidir. Potasyum meyve büyüklüğü, aroma ve rengin oluşumuna olumlu katkıda bulunur. Kuraklık, soğuk ve su taşkınlarının oluşturduğu stresler gibi kötü hava koşullarının azaltılmasına yardımcı olur.
60 'dan fazla enzimatik reaksiyonu etkilediği bilinmektedir. Böylece potasyum hemen hemen tüm önemli bitki fonksiyonları ile ilişkilidir. Potasyum stoma açılmasını kontrol ederek, karbondioksit alımını ayarlamaya yardımcı olur. Normal gelişme fonksiyonlarının muhafazası için bitkinin şeker kullanım etkinliğini artırır. Şekerlerin fotosentezden diğer depolama kısımlarına hareketini sağlar. Fosfor ile birlikte bitkinin hızlı kök gelişimini uyarır. Bitkilerde aminoasitlerden protein sentezini artırır. Hastalıklara. karşı dayanıklılığı, nematod ve böceklere karşı tolerantlığı artırarak bitki sağlığına katkıda bulunur.
Potasyum noksanlığında bitkilerde fotosentez oranı önemli ölçülerde düşer. Çok düşük miktarlarda potasyum ile çok yüksek oranlarda azot protein blok oluşumunu artırır; hastalık sorunları için ortam hazırlar, karbonhidratların üretimi düşer, meyve oluşumu azalır, meyve çatlaması ve meyve dökümü artar. Ağaçlara verilen potasyum miktarının azalması ürün ve kalite kaybına neden olur. Orta derecede azot azlığı ise gözle görülemeyen noksanlık simptomları sonucu gelişmede genel bir azalmaya neden olur. Gözle görülebilir noksanlık simptomlarının ortaya çıkışı o andaki üretimin ciddi derecede zarar gördüğünü ifade eder.
Florida'da düşük potasyum gübrelemesi sonucu noksanlık simptomları yazın sonu ve sonbaharda, ilkbaharda oluşmuş sürgünler üzerindeki olgun yapraklar üzerinde görülür. Potasyum azlığında genel yaprak lekeleri yaprak uçlarının ve kenarlarının sararmasıyla kendini gösterir. Sarı alanlar daha sonra genişler yaprak üzerinde ölü alanlar ve noktalar oluşur. Simptomlar ilk önce daha yaşlı yapraklarda ortaya çıkar. Çünkü potasyum hızlı gelişen dokularda birikmeye meyillidir. Potasyum noksanlığı gelişmede durgunluğa küçük yaprak, ince dallar, sık ağaç görünümüne, kuraklık ve soğuğa karşı duyarlılığın artmasına, meyve büyüklüğünün azalmasına, meyvelerin çok ince ve düz kabuk yapısının ortaya çıkmasına olgunlaşmamış meyvelerin dökümüne ve meyvelerde daha düşük asit düzeylerinin oluşmasına neden olur.
Potasyum noksanlık simptomları genellikle topraklara yeterli potasyum verilmemesi sonucu ortaya çıkar. Potasyum noksanlığı asit-kumlu topraklarda yıkanma sonucu ortaya çıkabilir. Çok yüksek oranlarda Ca ve Mg miktarlarına sahip veya çok ağır N uygulamaları yapılan topraklarda bitkiler tarafından potasyum alımı engellenebilir. Bu durum bazı kireçli topraklarda çok tipiktir. Toprak rutubetinin azlığı potasyum alımını azaltır ve potasyum noksanlıklarının ortaya çıkmasını sonuçlayabilir. N ve P uygulaması potasyuma göre yüksekse. başlangıçta gelişme hızlı olabilir, fakat bitki içindeki potasyum konsantrasyonu noksanlık düzeyine kadar gerileyebilir. Yeknesak ve sürekli gelişme için gerekli olan potasyum ilavesi, beslenme dengesini muhafaza etmek için gereklidir. Yüksek kullanılabilir potasyum düzeyi ve düşük azot ve fosfor uygulamalarında fazladan potasyum kullanımı beklenebilir.
Birçok toprak koşulunda potasyum noksanlığı toprağa potasyum sülfat veya klor formunun uygulamasıyla ortadan kaldırılır. İnce yapılı topraklarda tuzluluk koşullarında veya değişebilir kompleksler içinde yüksek kalsiyum ve magnezyum içeren topraklarda, toprağa potasyum uygulamaları bazen etkili olmaz veya potasyum noksanlıklarını düzeltmekte yavaş tepkime verebilir. Potasyum nitratın yaprak uygulaması çok etkili olup ve potasyum noksanlığının giderilmesi için oldukça hızlı olabilir.
KALSİYUM (Ca) Kalsiyum genel olarak bitkinin yapraklarında bulunur. Bu madde kök oluşumu ve işlevleri için önemlidir. Kalsiyum hücre duvarlarının yapı taşıdır. Kromozonların stabilliği ve hücre bölünmesi için gereklidir. Tarla koşullarında bitkilerde kalsiyum noksanlığı ender olarak ortaya çıkar. Yeterli kalsiyum bulunmadığı ortamlarda bitkide noksanlık simptomları görülür hale gelmeden çok önce, bitki gelişmesi ve meyve verimi azalabilir. Bu şekildeki noksanlıklar, asit topraklarda tesis edilmiş bahçelerdeki ağaçların yapraklarında % 1.5'dan daha az kalsiyumun varlığında beklenmelidir. Toprak, tüm değişebilir potansiyelinin % 60-70 ‘i oranında değişebilir kalsiyuma sahip olmalıdır.
Kalsiyum noksanlık simptomları kış ayları esnasında yaprak kenarları boyunca ve damarlar arasındaki Klorofil solması olarak kendini gösterir. Bu solgun alanlar üzerinde nekrotik (ölü) lekeler oluşabilir. Kalsiyum azlığı küçük kalınlaşmış yaprakları oluşturur, yaprak canlılığının ve ağaçtaki yeşil alanın zayıflamasına neden olur ve verim azalır. Ağır kalsiyum noksanlığına sahip ağaçlarda ince dalların geriye ölümü ve gözlerde birden fazla sürgün oluşumu gözlenir. Kalsiyum noksanlığı koşullarında yetişen ağaçlarda küçük ve şekli bozulmuş meyve oluşumları gözlenir ve meyve içindeki usare keseleri büzülmüş, hatta kuru haldedir. Bu gibi ağaç meyvelerindeki usare daha az sıvı içermesine karşın, kuru madde ve asit miktarı fazladır.
Yukarıda ifade edildiği gibi kalsiyum noksanlığı genellikle kalsiyum yıkanması sonucu asitli topraklarda görülür. Amonyum formundaki gübrelerin, özellikle amonyum sülfatın sürekli kullanımı topraktan kalsiyum kaybını hızlandırır.
Potasyum klorür ve kükürt kullanımı aynı şekilde kalsiyumun kaybına neden olurlar.
Bu şekilde asitli toprakların toprak pH'sının nötralizasyonu yanında, ağaçlar için gerekli kalsiyum noksanlığı yüksek sodyum nedeniyle tuzlanmış topraklarda da görülür.
Bu gibi koşullarda alçı taşı kullanımı noksanlığı giderir ve sodyumun kötü etkisini ortadan kaldırır. Kalsiyum noksanlığı ağaçlara kalsiyum hidroksid veya kalsiyum nitratın yaprak gübresi şeklinde verilmesi ile giderilebilir.
MAGNEZYUM (Mg)
Magnezyum yaprakların yeşil maddesini oluşturan klorofilin bir parçasıdır. Böylece fotosenteze katılır ve bazı enzimlerin aktivatörleri olarak çok önemli rollere sahiptir. Magnezyum ayrıca karbonhidrat metabolizması ve nükleik asitlerin sentezine katılmaktadır. Magnezyum, karbonhidratların sentezlendiği yer olan yapraklardan ağacın diğer kısımlarına hareketinde etkili olup, fosfor elementinin alınmasını ve transportunu hızlandırır. Magnezyum noksanlığı tüm dünyadaki turunçgillerde büyük bir sorundur. Yeterli miktarda magnezyum ile gübrelenmeyen ağaçlar ilkbahar sürgünlerinde bu elementin noksanlık simptomlarını göstermeyebilirler, fakat yaprakların olgunlaşıp yaşlandıklarında ve meyvelerin geliştiği yaz ve sonbahar aylarında bu simptomlar ortaya çıkarlar. Magnezyum noksanlık simptomları, olgun yapraklardan meyveler için gerekli bu maddenin alınması sonucu oluşurlar. Yaz ayları esnasında meyvelerde hızlı gelişmenin meydana geldiği zamanda, özellikle meyvelere yakın olgun yapraklarda bu simptomlar görülür. Bu olayda magnezyum noksanlığının, meyve gelişme esnasında gerekli olan bu maddenin komşu yapraklardan meyvelere transportu sonucu oluştuğu görülmektedir. Ayrıca yaz ve sonbahar aylarında oluşan yeni sürgünler üzerindeki yaprakların gerek duyduğu magnezyum da ilk oluşan ilkbahar yapraklarından karşılanmağa çalışılır.
Magnezyum noksanlık simptomları olarak yaşlı yapraklarda oluşan sarı alanlar veya düzensiz sararmalar gelişen meyvelere komşu yaşlı yaprakların orta damarları etrafında yaprağın altında oluşurlar. Bunlar zamanla yayılırlar ve sonuçta yaprağın orta damarı etrafında birleşerek, her iki taraftan da görülebilen geniş sarı alanları oluştururlar. Sonuçta yaprağın yalnız orta damarı etrafında V-şeklindeki yeşil bir alan kalır. Noksanlığın akut olduğu hallerde sarı alanlar tüm yaprağı kapsayacak şekilde gelişir ve yaprak sarı veya bronz rengini alır.
Yeşil rengini kaybeden yapraklar soğuk hava, su stresi veya ağır yaprak ilaçlaması gibi koşullarda dökülür. Yapraklarını kaybetmiş dallar zayıftırlar ve takip eden ilkbaharda ölürler ve bu nedenle bu gibi ağaçların ağır şekilde budanması gerekir. Magnezyum noksanlığına bağlı olarak ne primer dal simptomları ne de meyve simptomların görülmediği, ancak sekonder olarak dal kurumalarının görüldüğü hallerde, yaprak dökülmesi sonucu oluşan sekonder etki birçok dalın ölümüne neden olabilir. Ağır yaprak dökümü ortalama meyve büyüklüğünü azaltır ve meyve veriminde düşüklüğe neden olur.
Ağaç içinde magnezyumun hareketi bu elementi demir, çinko, mangan ve bakırdan farklı bir konuma koyar. Adı geçen bu dört mikro elementin noksanlık simptomları yalnızca yeni oluşan genç yapraklarda görülürken, magnezyum noksanlığı, önceleri normal görülen ve meyve taşıyan dallardaki olgun yapraklarda görülür. Çekirdekli çeşitler, çekirdeksizlere göre magnezyum azlığında daha fazla etkilenirler. Ağacın kendi içinde dahi, fazla miktarda meyve tutan dallar noksanlık halinde tüm yapraklarını kaybederken, az meyve tutan veya meyve tutmamış dallarda simptom görülmeyebilir.
Magnezyum noksanlığının bulunduğu koşullarda yetişen çekirdekli çeşitlerde periyozite (bir yıl fazla, bir yıl az meyve verme) gösterme özelliği geneldir. Yaprakların dökülmesi sonucu dalların kaybı, gelecek yıl ürün verecek dalların azalmasını sonuçlar. Magnezyum noksanlığı yalnızca meyve verimini değil kalitesini de olumsuz etkiler. Noksanlık gösteren ağaçlarda oluşan meyvelerde görülebilir kuru madde, total asit ve vitamin C miktarının azaldığı gösterilmiştir. Diğer element noksanlıkları gibi, magnezyum noksanlığı da ağaçları normallere göre soğuğa karşı daha duyarlı hale getirir.
Tuzluluk, fazla miktarda potasyum ve çiflik gübresinin kullanılması magnezyum noksanlığını teşvik ettiği ve ağırlaştırdığı görülmüştür. Magnezyum noksanlığı ayrıca magnezyum bakımından kısmen zayıf kireçli topraklara veya aşırı potasyum ve kalsiyum nedeniyle topraktaki dengesiz koşullara da atfedilmektedir. Bu gibi hallerde verilecek magnezyum miktarı, kalsiyum ve potasyumca daha fakir topraklara göre daha fazla olmalıdır.
Florida 'da noksanlığı gidermek için magnezyumun bir yaprak uygulamasının, şayet gereksinme duyulan magnezyum miktarı yaprakların absorbsiyonundan daha fazla ise yeterli olamadığı belirtilmiştir. Magnezyum nitratın yaprak uygulamaları çok etkilidir. Bu işlemin ilk baharda yapraklar 2/3 büyüklüğüne ulaştığında yapılması en etkin zamandır. Büyük doz uygulamalarında, bu çözeltiye çinko ve mangan ilavesi tavsiye edilmemektedir. Çünkü yüksek oranda magnezyumun diğerleri ile karıştığında çözelti tuzluluk oranı bitkilerin katlanabilir tuzluluk eşiğini aşmakta ve sonuçta yapraklar yanmakta ve dökülmektedir. Noksanlık simptomlarını oluşturmuş yapraklara, magnezyum uygulaması yapıldığında tamamen iyileşemezler. Noksanlık simptomları gelecek sezona kadar varlığını korurlar.
KÜKÜRT (S) Kükürt yeryüzündeki canlı hayatı için vazgeçilmez elementlerin biridir. Birçok bitki fosfor kadar kükürt kullanmaktadır. Birçok kültür bitkisi için yüzey toprağında 4,5 Kg/da kükürt yeterlidir. Kükürt amino asitler, proteinler ve klorofilin üretimi için önemlidir. Kükürt ayrıca vitaminlerin ve bazı hormonların yapıtaşlarını oluşturur. Kükürt legümünozlerin azot fiksasyonu için nodül gelişimini teşvik eder. Ayrıca kök büyümesini artırır, canlılık ve dayanıklığı teşvik eder. Kükürt karbonhidrat metabolizmasını etkiler. Kükürt, protein ve klorofil oluşumu olaylarına karıştığı için noksanlık simptomları azotun noksanlığına benzer. Ancak ilk simptomlar yeni gelişen sürgünlerde ortaya çıkarlar. Kükürt azlığı çeken bitkiler bodurlaşmış ve rengi uçuk yeşilden sarıya kadar değişkendir. Turunçgillerde bu şekildeki kloroz simptomları en kötülerindendir. Çünkü azotta olduğu gibi kükürt yaşlı yapraklardan genç yapraklara kendiliğinden hareket etmezler. Kükürt noksanlığı en fazla yüksek dozda azot gübrelemesi yapılan yerlerde ortaya çıkar. Şayet azot sunumu kükürt ile desteklenmemiş ise kültür bitkileri tarafından alınabilir azot, kükürte göre çok fazla olacaktır. Bu gibi yüksek azot, düşük kükürt koşullarında, bitkinin büyüme olayları engellenebilir ve bunun sonucu bitki kükürt noksanlık simptomları oluşturur. Bazen tüm gelişme yalnızca azot gübresi sonucu azalır. Buna karşın azotun kükürt ile beraber bitkiye verilmesi, beklenen normal ürünün alımını sonuçlar.
Aslında amonyum nitrat, potasyum nitrat, üre ve triple süperfosfat gibi içinde kükürt bulunmayan gübreler artan oranlarda kullanılmaktadır. Bu şekilde içinde kükürt bulunmayan gübrelerin kullanımı kükürt noksanlığına neden olabilir. Turunçgillerde kükürt noksanlığını gidermek amacıyla içinde kükürt bulunan süperfosfat, amonyum sülfat, potasyum sülfat veya magnezyum. sülfat gibi gübrelerin toprağa uygulanması ile kolayca giderilebilir. Alçı taşı oldukça ucuz bir seçenek olup, kükürt noksanlığını gidermek için de iyi bir yoldur.
DEMİR (Fe) Demirin fonksiyonlarından biri klorofilin üretiminde bir katalizör gibi görev almasıdır. Solunum, sülfat azalmalarında rol oynar. Demir eksikliği Kaliforniya'da 70 yıl önce tanımlanmıştır. Arizona ‘daki kireçli topraklarda ve Florida'daki pH 8 olan, oldukça yüksek miktarda kalsiyum karbonat içeren alanlarda demir eksikliği önemli bir olgudur. Nehir kenarındaki beyaz kumsal alanlar içerisinde demir içeriğinin düşük oluşu demir eksikliğini verir ve bu alanların "sand soaked alanları”gibi bölgesel olduğu düşünülür.
Toprakta evvela Bakır ağır metal birikimleri ve yüksek oranda fosfor (P) içermesi demir eksikliğine neden olabilir. Florida'da demir eksikliğinin genellikle çinko ve mangan eksikliği ile ilişkili olduğu görülür. Kireçli topraklar üzerinde elde edilen demir eksikliği simptomları, lime'larda görülen "chlorosio" (sararma) diye de isimlendirilen demir sararmasıdır. Yeni gelişen yapraklar üzerinden elde edilen sonuçlar ise çok açık sararmalar ve bazı zamanlarda beyazlaşmaya rağmen damarlar, diğer yaprağın alanlarından daha yeşil kalmaktadır. Şiddetli durumlar da, boyutları küçülmüş, kırılgan, nazik, ince yapılı ve erken dökülen yapraklar vardır. Ağaçların özellikle üst ve kenar kısımlarında geriye doğru ölüm gözükür ve böylece bazı ağaçlar normal yeşilliği taşıyan alt yapraklarına rağmen üstleri ölmüş bir görünüme sahip olabilir. Nihayetinde ağaçlar boyut alarak küçük, düzenli meyve vermeyen ve üründe azalma gibi etkiler verecektir. Meyve suyundaki asit içeriği ve katı madde çözülürlüğündeki azalma ile küçük olmaya meyillidir. Bazı zamanlar, bir ağacın sadece bir dalı infektelenebilir veya belki bir bahçede bir kaç ağaçta klorotik olacaktır. Şiddetli durumlarda, tüm ağaçta infektelenmiş olabilir. Ağaç yapraklarının bir bölümünü kaybeder, üretim olmaz ve sonuçta ağaçta geriye ölüm söz konusudur.
Demir eksikliği genellikle yüksek alkali topraklar ile ilişkilidir, fakat aynı zamanda sulama, uzun süre ıslak kalan toprak veya zayıf drenaj ve düşük toprak sıcaklığı da demir eksikliğini etkileyen faktörlerdir. Güney Florida'da, demir sararması ile infekteli birkaç alanda dikkatli bir sulama kontrolü ve drenaj ile tamamen yararlı olduğu görülmüştür. Bazı zamanlardan demir eksikliği aşırı tuzlu topraklarda da elde edilir.
Demir eksikliği özellikle kireçli topraklarda, eksiklikler içerisinde en zor düzeltilecek eksiklik olarak bulunmuştur. Yaprağa ait demir uygulamaları sonuç vermez, nedeni ise iyi ve etkili olamamasıdır. Ayrıca yaprakları riske etmektedir. Yine ayrıca meyve yanması söz konusudur. Yaprak uygulamaları içerisinde en iyisi olan yaprağa demir spreylemesi bile yapraklarda yeşil yeşil nokta beneklenmesine neden olur. Demir sararması için en emniyetli ve güvenilir yol topraktan demir pelat uygulamasıdır. Demir sülfat ile yapılan denemelerde ne asit ne de alkali topraklarda tatminkar bir kontrol elde edilebilmiştir. Turunçgil anaçlarının demiri absorbe etme yetenekleri farklı farklıdır. Trifoliate orange ve onun hibritleri (Swingle citrumelo ve Carrizo citrage) en az absorbe edenlerdir. İyi ki demir eksikliği diğer bazı eksiklikler gibi yaygın değildir. Ve ticari açıdan en az sorun yaratandır.
Çinko (Zn) Çinko bitki içerisindeki normal karbon metabolizması ile bağlantılıdır. Çinko bitki içerisindeki çeşitli metabolik akviteleri düzenleyen birkaç enzim sistemlerinin gerekli bir komponentidir. Çinko, karbondioksit, su ve korbonik asit arasındaki dengeyi düzenleyen karbonik anhidraz enziminin bir bölümüdür. Çinko keza protein metabolizmasının spesifik safhalarının bir bölümünden elde edilen iki enzimin (de hydropeptidase ve glycyqlyeine dipeptidase) bir kısmıdır. Çinko, normal fotosentezin fonksiyonunda ve klorofil oluşumu için gereklidir. Çinko aynı zamanda bitkide gelişimini sağlayan maddeler olan auxinlarin oluşumu için gereklidir. Çinko eksikliği axin bileşiklerinin oluşumu içinde bir yapı bloğu gibi hizmet veren bileşiklerden birinin üretimini sınırladığını gösterir. Çinko yine bitkiler içerisindeki su nakilleri ile de ilişkilidir. Çinko eksikliğinden kaynaklanan yüksek osmatik basınç, suyun yukarıya iletilememesi nedeniyledir. Çinko eksikliği turunçgillerin besin elementi eksiklikleri içerisinde en yaygın olanıdır. Çinko eksikliği çoğu kez Florida 'da "rosette", "frenching", Kaliforniya'da "mottle leaf”, "little leaf” ve "fdiocellosis” olarak bilinmektedir.
Rosetting genellikle turunçgillerde meydana gelmez. Çinko eksikliği simptomları beyaz ile sarı arasında bir zemin rengi üzerinde orta ve ana damarlar boyunca yeşil bandlar ile karakterize edilmiştir. Sarı ve yeşil dokuların bağıntılı miktarları, orta dereceleri çinko eksikliğinden sapar ki bu gibi durumlarda beyaz veya açık sarı olan yapraklar ve yeşil olan orta kenarlar aralarında küçük sarı beneklenmeler vardır.
Daha az şiddetli durumlarda, yapraklar normal boyutlu olmasına rağmen, çok şiddetli durumlarda yapraklar dikime doğru büyüme eğilimi ile anormal derecede daralma gösterir. Orta durumlarda, çinko eksikliği simptomları zayıf, ince sürgünlerde görülür. Bu dallar üzerinde boyutları ufalmış düzgün yapıda olmayan, zayıf renklenmiş bir dış yüzey ve çok düşük meyve suyu içermektedir.
Eksikliğin ilerlemesinde, yapraklar ağacın yüzeyinin tamamı üzerinde infektelenir ve sürgün çok incelir ve hızla geriye doğru ölür. Suyun yukarı doğru çok bol gelişi eksiklik simptomları göstermeyen yapraklar ile gövde ve ana dallarda elde edilir. Bu yukarı çekilen suların üzerinde büyüyen meyveler büyük, kaba (kalın), ve odunsudur. Bu ağaçların merkezi sık bir görünüşe ve yüzeyleri (kireçle) boyanmış gibi görünür. Bunlar çalı gibi ağaç görünümü verir. İnfekteli yapraklar, yaprak damarları arası düzensiz klorotik alanlara sahiptir. Meyve grupları ve çiçeklerin sayı ve büyüklüklerinde azalma ve meyvelerde kalite kötü olmaktadır.
Çinko eksikliği simptomları, şiddetli olabilir ki bunlar maskelenebilir veya fark edilebilir. Ayrıca bunlar diğer eksiklik veya hastalık simptomlarından ayırt edilebilinir. Bakır ve Mangan eksiklikleri kök yaraları vasıtasıyla içeri giren çinko miktarlarını azaltabilir. Bu süratle toprakta azalma veya çözülemeyen bileşiklerin oluşumu nedeniyle gelişebilir. Aşırı fosfor (P) ve Azot (N) 'da çinko eksikliğine neden olmakta veya bunu şiddetlendirmektedir. Sık sık ve büyük miktarlarda kümes hayvanı gübresi verilen topraklarda da sık sık eksiklik simptomları gösterir.
Çinko sülfat, oksid veya nitrat'dan her bir acre (0,4 hektarlık) de elemental çinko'nun 2 veya 4 Ibs içeren bir solüsyonunun tek bir spreylenmesiyle çinko eksikliği düzeltilebilinir. Bununla birlikte şiddetli eksiklik durumları altında, çinko spreylerinin uygulaması çinko eksikliği göstermeyen ağaçlardaki taze sürgünlerin her biri için gerekli olabilir. Çünkü herbirini izleyen taze sürgünler hazır olarak translokasyon olamamaktadır.
Yapraklardaki zarar hidrat lime'lardaki spreylemenin 2-3 lbs eklenmesiyle azaltılabilir. Eğer spreyler genç dönemde uygulanırsa tamamı sertleşmeden önce ve sertleşmeye yakın dönemlerde maksimum fayda sağlanır. Bahar sürgünleri üzerine yapılan uygulamalar tercih olunur. Çinkoyu toz serpme şeklinde uygulamak spreylemeye göre daha az etkili olmuştur. Gübre içerisinde çinkonun topraktan uygulaması çinko eksikliğini gidermede ne ekonomik ne de etkili bir yoldur. Genç ağaçlarda geriye doğru ölüm veya blight gibi bilinen bir hastalığının erken teşhis simptomlarından biri, yapraklardaki bir çinko eksikliği şablonudur. Hastalıktan kaynaklanan simptomlarda bir düzelme görülmeyecek ve ağaçlar hastalıktan asla iyileşmeyecektir.
1 lb = 4536 kg
Mangan (Mn) Mangan, aminoasit ve protein üretimi ile bağıntılıdır. Mangan birkaç enzimin aktivatörüdür. Mangan, solunum ve azot (N) metobolizmasında önemli bir rol oynar. Mangan nitratları ve bitkiler tarafından onların kullanılabilir olmasına yardımcı olur. Mangan fotosentez ve klorofil oluşumu içinde rol oynar.
Mangan eksikliği, Florida 'da yaygın olarak bulunmaktadır ve keza dünya'da birçok bölgede de olduğu bilinmektedir. Mangan eksikliği özellikle sert geçen kıştan sonraki ilkbaharda belli olur. Şiddetli çinko veya demir eksiklerinin Mangan eksikliği simptomların tanımlanmasını maskelemesi nedeniyle bir gecikme oluşturur. Bazı zamanlar, bu eksiklik, demir ve çinko eksikliği simptomları ve B 'nın toxitesi ile karıştırılabilir. Mangan eksikliğinde, yapraklarda damarlar arasında klorosis oluşur fakat damarlar koyu yeşil kalır. Genç yapraklar genellikle iyi bir model veya açık yeşil alt zemin üzerine yeşil damarların şebekesini gösterir fakat bu model yaprağın daha yeşil olması nedeniyle çinko veya demir eksikliklerindeki gibi açık ve belli değildir. Yapraklar tam büyüklüğe ulaştığı zaman tablo orta ve yan ana damarlar boyunca yeşil bir band ile daha belirgin olur.
Daha şiddetli durumlarda, orta ve ana damarlar boyunca yaprağın rengi donuk yeşil veya sarımsı yeşildir. Damar araları soluk ve donuktur. Yaprak damar araları çok donuk zerrecikler şeklinde lekeler geliştirebilir. Mangan eksikliği nedeniyle yaprak boyutlarında azalma veya şekil değişikliği görülmez, fakat infekteli yapraklar mevsimsiz dökülür.
Belirli olmayan sürgün simptomlarının mangan eksikliği ile bağıntılı olduğu bulunmuştur. Şiddetli mangan eksikliğinde, ağaçlar zayıf, güçsüz ve gelişimde azalma görülür.
Mangan eksikliği büyük ürün kayıplarına sebebiyet verebilir ve meyve renklenmesini de etkiler. Meyve normalden daha hafif ve küçük olabilir ve kabuk soluk renktedir. Mangan eksikliği çinko eksikliği ile sıkça ilişkilidir. Yapraklar üzerindeki "marl freching” veya “marl chlorsis" diye anılan bu iki eksiklik simptomlarının kombinasyonu koyu yeşil damarlar ile damarlar arası donuk yeşil zerrecikli alanlar ile karakterize edilir. Kombinasyonlarda, Mangan eksikliği şiddetlidir ve çinko eksikliği nispeten ortadır.
Florida 'da Mangan eksikliği asitli ve alkalili toprakların her ikisi üzerinde de elde edilir. Mangan eksikliği asit ve alkalin toprak üzerinde çinko, demir ve bakır eksiklikleri ile asitli kumlu topraklardaki magnezyum eksikliği üzerindeki eksiklik gösteren ağaçlar için Mangan bileşiklerinin sprey uygulaması önerilmiştir. Asitli topraklar da, Mangan gübre içinde yer alabilir. Yapraktan çabuk iyileşme sağlar, fakat yaşlı yapraklar daha yavaş cevap verip ve daha azını alabilirler. Mangan eksikliği gösteren portakal ağaçlarına Mangan spreyleri verildiğinde, meyve ürünlerinde, meyve suyundaki toplam çözülebilir katı maddeler ve ezilebilen katı maddelerde artış vardır. İki üç sürgünün tamamı olgunlaşan bahar veya yazın bulunan taze yapraklara bir solüsyona 2 veya 3 lbs Mangan içeren yaprak spreylemeleri önerilir. Eğer azota ihtiyaç varsa, düşük biüret ürenin 7 veya 10 lbs eklenmesiyle Mangan yükseltmesi artırılabilecektir.